...The Worldwide Media...

tiyatrokardelen

7

Rutkay: Bu güzel akşamı diyorum, nasıl kötü bir hale dönüştüreceksin diyorum?

Seyfettin: Ben dönüştürmeyecem, rektür bey dönüştürecek...

Rutkay: Nasıl yani?

Seyfettin: Yanüsü şu, bundan böyle burada tiyatro yasah!

Rutkay: Nasıl yasah?

Seyfettin: Şöyle izah edeyüm...Yas-sah!

Rutkay: Biz ne yapacağız peki?

Seyfettin: Napacanuz, ders çalışacaksunuz....Bundan böyle zibidiliğe son...

Ramazan: Ne o Seyfettin abi kominist mi oldun bu yaştan sonra..

“Zibidiliğe son...Kahrolsun faişt tiyatro diktatörlüğü...Yaşasın rektörlük”

Seyfettin: (Kulağın çeker, elini tahtaya vurararak) Allah gırusun!Bir gomünüstlüğümüz galmuştu...

Rutkay: Yani sen şimdi bize yavaştan çıkın mı demeye getiriyorsun...

Seyfettin: Yok, demeye getürmüyom...Dürekt söylüyom..Çıkun!

Rutkay: Tamam, abi...Kapattık tiyatro kulübünü falan...Hocam sizden de özür dilemiyorum...Zaten bir bok öğretmeyip, dünyanın parasını alacaktınız....Tufan dallamasına da söyleyin tiyatro öyle yapılmaz,çünkü tiyatro böyle bile yapılamazken, öyle nasıl yapılcak ...

Seyfettin: Kuzma lan hemen Rutgay! Güder konuşursunuz rektör beyle, güçük bağuş yaparsanuz açar belkü size yenüden sahneyü....

Rutkay: Oldu, bir rüşvetimiz eksikti...Benden bu kadar abiler, ablalar...Bu okula tiyatro çok be!Yazık!

 

(Işık söner...Sessizlik.   Telefon çalar. Rutkay telefonu açar...)

 

Rutkay: A! Can abi sen misin? Hayırdır? Ne oldu?

 

( Işık söner...Karagöz sahneye girer...)

 

KARAGÖZ: Bu ülkeye mi bu tiyatro çok, yoksa bu tiyatroya mı  bu ülke çok...Bu işi fazla deşmeye gerek yok! Anlayana sivirsinek saz , anlamayana senfoni orkestrası az...Ama delilik sanatınının asli kitabında “pes” etmek yazmaz...İki alkış varsa dünyanın herhangi bir yerinde, gidip alacaksın o alkışı...Gidemeyeceksen şayet dünyanın her köşesine, sileceksin yüzünden o mahzun bakışı...Çalışacaksın,sabahtan akşama...Sonra vuracaksın kendini yollara..Çalışmak dedim de geldi aklıma, ne oldu bizim oyunun provalarında acaba?

 

( Işık söner, yandığında Ferhan Erkal, Rutkay Uygur ve Nejat Şensoy çıkar sahneye...Ferhan ve Nejat sahnenin  kenarında bir koltukta oturmaktadır. Karşılarında Memur rolünde Rutkay bir masanın ardında oturmaktadır. Yüzleri görünmeyecek şekilde ışık verilir.Ferhan Hz. Muhammed, Nejat ise Atatürk adını kullanarak insanlığı kandırmaktan cehenneme gelmiştir. Pişmanlık yasası ile cennete gitmek arzusundadırlar...)

 

Ata: Vallahi efendim benim bir kabahatim yok...Hepsi kendilerinin abartması.Ben bir söyledim onlar bin yaptı.

Hz: Aynı şeyden ben de muzdaripim efendim...Ben bin söyledim onlar bir milyon yaptı...

Memur: Söyle bakalım sen ne söyledin de onlar ne yaptı?

Hz: Efendim ben bundan yıllar yıllar önce bir adem oğluna “Böyle açık seçik dolaşmayınız,

örtününüz” dedim. Ama nerden bilebilirdim ki bu kadar ileriye gideceklerini!

Memur: Ya sen?

 

Ata: Vallahi baktım örtünmeyi abarttılar,  “Bu kadar örtünmeyin, biraz çağdaş olun, açılın” dedim. Ama nereden bilebilirdim ki bu kadar açılacaklarını!

Memur: Başka ne söyledin?

Hz: O zamanlar yandaki köyle kan davamız vardı, erkeklerin çoğu vurulmuş, köyün kadınları açıkta kalmıştı. Kadınlar başı boş dolaşması, ele güne avuç açmasın diye “ Kendinize birden fazla eş alabilirsiniz” dedim. Ama nereden bilebilirdim ki bunu yılarca sürdürüp de işin bokunu çıkartacaklarını!Kadını başlık parası ile alıp-satacaklarını.

Memur: Ya sen?

Ata: Ben de baktım işin bokunu çıkardılar, “Kadınla erkek eşittir, hem kadın mal mıdır ki alınıp-satılsın?” dedim. Ama nerden bilebilirdim ki kadınların ayaklanacağını, feminizm ile erkeklerin başına çıkacaklarını.

Memur: Başka ne söyledin?

Hz: İnsanlar o dönem çok umutsuzlardı, onun için “Allah’ a dua edin, dualarınız kabul olur” dedim. Ama nerden bilebilirdim ki, dediklerimi saptırıp çalışmadan, koşturmadan sabah akşam sadece dua edeceklerini, duaları kabul olmayınca da her şeyi ret edeceklerini.Yan gelip yatarak büyülere merak salacaklarını, büyü yaparak para kazanacaklarını.

Memur: Ya  sen?

Ata: Baktım ülkenin her yerinde tekkeler açılmış, büyü yapmak marifet sayılmış. Dedim ki bundan böyle herkes   özgür inancında,  ama büyü yapan, para karşılığı dua satan olursa iki elim

olacak yakasında...Ama nerden bilebilirdim ki, dediklerimi saptırıp da yoldan çıkacaklarını. Özgür inanç ayağına, ülkeyi inanalar- inanmayanlar diye ikiye ayıracaklarını.

Memur: Yani şimdi pişman mısınız?

Hepsi: Evet...

Memur: Peki öyleyse ikiniz de cennetten cehenneme yatay geçiş yapmaya hak kazandınız...Söyle bakayım adın- soyadın?

Hz: Berke Ademoğlu...

Memur: Senin adın soyadın?

Ata: Abdulmuttalip Ademoğlu!

Memur: Kardeş misiniz?

Ata: Evet.

Memur: Aslında ikiniz de aynı şeyi söylemişsiniz, ama anlayana sinek vızıltısı saz, anlamayana davul zurna az! Hadi bakalım cennete! Bir daha bir söz daha söylemeyin bu millete!

Ata: Bu son söylediğiniz sözü bir yere not edin, iyi şarkı sözü olur..Sonra iyi para kazanırsınız bu işten...

Memur: O önceki skeçlerdeydi Abdülmuttalipçim...Bu skeçte yok öyle bir espiri...Hem, hiç böyle şarkı sözü mü olur be!

Ata: Ne bileyim, her skeçte aynı espiri olunca...Neyse, bu taraftan değil mi?

Müjdat D – Abi bu skeç yakmasın canımızı?

Can D – Yakmaması lazım...Biz Atatürk’le Hz. Muhammed’i oynamıyoruz ki, onların sözlerini halka anlatan iki elçiyi oynuyoruz. Zaten millet yanlış anlamasın diye adlarını söylettik skeçte...Daha ne?

Müjdat D – Biz öyle yaptık ama, biliyorsun bir takım medya flash haber yapar bunu “Atatürk ile Hz.Muhammed aynı sahnede” diye..Sonra oyunu bilen bilmeyen gelir basar oyunu...

Can D – Korkmayın oğlum, cesur olun biraz...Ne söylendiği  değil, ne yaptığımız önemli...

Genco Aziz – Korkmayın, oğlum! En azından oyunun haber değeri olacak, biz de televizyona çıkıp şöhret olacağız.

Rutkay- Sen hevesliysen çık televizyona, ben böyle şöhret istemem vallahi...Herkes seni tanıyor, bir nevi potansiyel ölü durumundasın.

Can D – Kesin lak lak yapmayı! Oyuna birkaç gün kaldı. Müjdat hazır mı şu Azrail’in sesi...

Müjdat – Hazır abi...

Can D- O zaman bir dinleyelim bakalım neye benziyormuş Azrail’in sesi..Hayır yarın öbür gün gelirse, yanlış bir şeyler yapmayalım.

( Müjdat çıkar, birazdan ses gelir.Oldukça güzel bir çekimdir. Birazdan elinde Cd ile gelir.)

Müjdat – Nasıl ama?Abimin şaheseri.. Övünmek gibi olmasın ses de bana ait.

Can D- Eline sağlık oğlum.

Ferhan – Abi şu Cd’yi versene bir daha dinleyelim.

Müjdat – Oğlum bak başka kopyası yok, bir şey olmasın. Yeniden yapamayız...

Ferhan – Ver abi, ver.Cd kullanmayı biliyoruz. Ön tarafı önemli değil, önemli olan arkası çizilmesin. Yani şimdi ben bunun ön tarafını böyle duvara sürtsem bile bir şey olmaz, ama arakasına tırnağım deyse mefta olur.(Bir yandan da Cdnin önün duvara sürter.Müjdat’a verir.)Bak!

Müjdat – Aferin! Abi aferin yani!Ne şimdi bu Cd’nin hali?

Ferhan – Nasıl yani ,arkası da mı çizilmiş?

Müjdat – “Arkası da mı çizilmiş!” Ulan bak şu duvara, tırtıklı değil mi?Ulan hiç buraya sürtülür mü oğlum Cd?Laz mısın?

Ferhan – Evet...

Can D- Sinirlenmeyin diyeceğim ama ortada sinirlenmeyecek bir durum yok. Madem Cd yok, o zaman sahneye kırmızı taytlar içinde bir zebani çıkartmamız gerekiyor. Zebaniyi oynayacak kişi adayım Ferhan, var mı itirazı olan?(Sessizlik.Bir tek Ferhan el kaldırır.)Oy çokluğu ile kırmızı tayt giyip zebani gibi ortalıkta dolaşma görevi sana verildi Ferhan. Umarım bir daha duvara CD sürtmezsin!

Ferhan – Valla, özür dilerim ama...

Can D- Bu vesile ile provaları kapatmış bulunuyoruz...Cumartesi akşamı oyundan önce görüşmek üzere...Kendinize ve malzemenize iyi bakın...Hepiniz çok öpüldünüz...

 

(Konuşmalar arasında ışık kapanır ve Karagöz sahneye girer.)

 

KARAGÖZ: Sanat eleştirmenin, yermenin diliyse şayet, tiyatro bu işin en sivri dili...Bugün korkup da kapatırsak çenemizi, enayi yerine koyarız vakti zamanında kelle koltukta eleştirenleri...Namık Kemalleri, Aziz Nesinleri...Bizler birer gölgeyiz bu sahnede, gelir geçeriz , ama sivri sözlerimiz kalır hep baki...Beş oyuncumuzun izlediniz hayat hikayelerini, geriye kim kaldı?Hah, Demet Özdilli...

 

 

DEMET ÖZDİLLİ

 

(Sahnenin ortasında bir yatak vardır.Kırmızı bir ışık yanmaktadır. Örtünün altında kıpırdanmalar vardır, ve sesler gelmektedir. Bir sessizlik olur ve telefon çalar. Demet Özdilli örtünün altından çıkar telefonu açar...)

 

Demet - A, Can! Sen misin?Hayırdır ne oldu!

(Can örtünün altından kalkar..)

Can – Demetçim, lütfen telefonu kapatır mısın?Telefon yatağın üzerinde kalmış, dolayısıyla da yanlışlıkla aramış bulunmaktayım. Zaten biraz düşünürsen yanımdayken seni telefonla aramamın mantıksız olacağını da anlayabilirsin, değil mi bebeğim...

Demet – Ay, evet..Haklısın galiba..Nerede kalmıştık?

Can D – Sana yeni oyunumun senaryosunu anlatıyordum...

 

(Örtünün altına girerler, ışık kararır müzik yükselir.Karagöz sahneye çıkar.)

 

 

KARAGÖZ: Yönetmenin yatağından geçmez her zaman başrol, kimi zaman kabiliyete de bakılır, sen hemen aldanma her şeye, yine de azimli ol!İki kalas bir hevestir aslında tiyatro denilen, batsak da çıksak da, yoktur asla bu işte bir yenilen. Çalıştık çabaladık, bir oyun çıkardık! Derken...Neler olduğuna bir bakalım, vakit daha erken...

 

( Müzik çalar, flaşörler yanar. Işık sabitlendiğinde daha önceden provaları alınan sahnelerdeki kostümleri ile oyuncular fotoğraflar verirler...Sahnede üç dört tane teneke kutu içinde ateş yanmaktadır. Sahnenin arkasında “Cehenneme Hoş geldiniz –Ultraslan” brandası asılıdır.Son fotoğraftan sonra Ferhan, Nejat ve Rutkay sahnededir.)

 

Nejat – (Kısık sesle)Abi  isterseniz devam etmeyelim.

Ferhan – (Gerçekten kısık sesle, oynar.)O zamanlar yandaki köyle kan davamız vardı, erkeklerin çoğu vurulmuş, köyün kadınları açıkta kalmıştı. Kadınlar başı boş dolaşması, ele güne avuç açmasın diye “ Kendinize birden fazla eş alabilirsiniz” dedim.

Rutkay – Neden lan?

Nejat – Nedeni var mı oğlum, salonda kimse kalmadı...Bir tek en önde Can abi oturuyor...

Ferhan - Ama nereden bilebilirdim ki bunu yılarca sürdürüp de işin bokunu çıkartacaklarını!Kadını başlık parası ile alıp-satacaklarını.

Nejat – Dur abi, dur. Dursana oğlum...

Ferhan – Ne oldu ?

Nejat – Salona bir bak bakalım ne olmuş!

Ferhan – Aa! Kimse kalmamış...

Can D – Ben adam değil miyim oğlum...

Ferhan – Adamsın da abi, sen zaten oyunu biliyorsun...

Rutkay U- Ne oldu anlamadım şimdi ben?

Müjdat D- Anlamayacak bir şey yok oğlum, daha ilk oyundan battık.

Genco – Yapma ya! Neden ki?

Can D – Ne kaa para o kaa köfte...Bizim paramız bu kadar köfteye yetti, yaptığımız köfte de izleyiciye az geldi...Napalım, canımız sağolsun...Ben kaçıyorum, hadi eyvallah çocuklar, elinize sağlık yine de...

Hepsi – Senin de eline sağlık abi, eyvallah!

 

( Işık azalır...Fona bir müzik girer. Beş kafadar, sahnenin önüne otururlar.)

 

Müjdat  Dinçel– Ulan kader, ulan kader!Herkese şapır şupur bize yarabbi şükür! Ama na şuraya yazıyorum bir gün gelecek, şöhret olacağım, paraya para demeyeceğim, o zaman kazandığım tüm parayla bir sanat merkezi açacağım. Düşünsenize “Müjdat Dinçel Sanat Merkezi” Ah ulan ah!

Nejat Şensoy – Ben evleneceğim abi! Düzenli hayat, düzenli tiyatro! En az beş çocuk yapacağım. Bunlardan ikisi tiyatrocu olsa, karımla beni de ekle etti mi sana dört kişi...En azından sermaye içerde kalır. Turneyse turne de yaparız, oh ne ala memleket!

Ferhan Erkal – Ben de evleneceğim ama öyle turnelerde uğraşamam.Turneye çıkamam demiyorum tabi, ama  en iyisi açacaksın Taksim’in en işlek yerinde bir sahne, kuracaksın ekibini de...Oynayacağın oyunları da kendin yazacaksın, geleneksel tiyatro yapacaksın.Bir nevi orta oyuncu olacaksın...Oh ne ala memleket!

Rutkay Uygur – Siz İstanbul’da kalın, ne yaparsanız yapın! Ben Ankara’ya gideceğim abi! Burası metropol yutar adamı. Gideceksin Ankara’ya, açacaksın orada bir sanat tiyatrosu...Gelenin belli, gidenin belli!İnsanların zevkleri, beklentileri belli!Oh, ne ala memleket!

Genco Aziz – Ben İstanbul’dan bir yere gitmem abi...Sizin gibi ekip de kurmam, en güzeli tek kişilik oyunlar yapmak! Alacaksın Nazım Hikmet’in şiirlerini, derleyeceksin, oynayacaksın..Sonra Gogol’ün  oyunları var...Kendin oyna, kendin kazan!Oh, ne ala memleket!

Müjdat D- Vazgeçmek yok yani...

Genco Aziz- Vazgeçmek yok...

Hepsi- Vazgeçmek yok...

Ferhan Erkal – Ama tiyatro zor be!

 

(Işık kararır ve müzik girer...)

 

Müzik:  Televizyonda bir dizi, bir de güzel filim işi, paraya para demem yanımda varsa bir dişi..Ne dekor eziyeti, ne de oyuncu kaprisi,kızlar gider sen gidersin o partiden bu partiye...Hey! Zor tiyatro...Yok tiyatro...Yoksa işin yap tiyatro! Ah tiyatro...Vah tiyatro...Tek çaresin sen tiyatro....

 

 

 

 

39 SAYFA

13.905 SÖZCÜK

90.152 BOŞLUKLU KARAKTER

103.324 BOŞLUKSUZ KARAKTER

1.086 PARAGRAF

1.754 SATIR

 

 

 

OKAN METİN

NİSAN 2004

İSTANBUL

 

BİTTİ

 

 

 

Compant Information & Profile

Even more websites all about website templates on Just Web Templates.

Company News

If you're looking for beautiful and professionally made templates you can find them at Template Beauty.

Company Services

This is just a place holder so you can see how the site would look like.

Browse

  • Business & Money

    This is just a place holder so you can see how the site would look like.

  • Entertainment

    This is just a place holder so you can see how the site would look like.

  • Society & Culture

    This is just a place holder so you can see

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol