5
Karagöz: Tiyatrocu diye yaratıcı insana derler, yoktan var edemeyene de bu sahnede kolay kolay iş vermezler.Baban ölse çıkacaksın sahneye, aç ayı oynamaz ama iyi oyuncunun açı makbuldür bu işte.Ya idare lambası misali kısık ateşte yanacaksın, ya da aklını kullanıp arkanı sağlam tutacaksın, güney kumsallarında uzanıp bir güzel yanacaksın.Ferhan ile Nejat’ı yakan ateşi gördünüz, izlediniz. Şimdi yanma sırası kimde ? Genco Aziz ile Müjdat Dinçel’de...
MÜJDAT DİNÇEL – GENCO AZİZ
Müjdat – Bu Veli Torpilsizin tiyatrosu değil mi?
Genco- Evet.
Müjdat – Bunlar iyi abi! Baksana 17 gün sahne almışlar, 15 oyun oynamışlar, toplam 1200 kişi izlemiş oyunları. Bunları bir kenara ayırmak lazım!
Genco – 1200 kişi izlemiş ama hiç gişe açmamışlar, hepsi toplu satış. Toplu satış ne demek?
Müjdat – Para demek!
Genco – Para demek, ama harakiri yaparak para kazanmak ister misin?
Müjdat – Nasıl yani?
Genco – Abi düşün şimdi. Sen potansiyel bir izleyicisin. İş yerinde arkadaşlarınla gazeteyi açtınız, ilanlara bakıyorsunuz, hep birlikte hangi oyuna gitsek diye. Benim oyunumu görüyorsunuz, telefon açıyorsunuz, 15.000 peso diyor gişedeki kadın. Tam paraları toplayıp da çaycı çocuğu bilet almaya gönderecekken ben içeriye giriyorum ve başlıyorum “Abilerim ablalarım, iki dakikanızı rica ediyorum..Bakın şu elime görmüş olduğunuz afiş bu hafta sonu izleyeceğiniz Özhan Canaydın’ı bile gülme krizlerine sokan oyunun afişi.Oyunun gişe fiyatı 15.000 peso, ama “Herkese Tiyatro” kampanyası nedeniyle indirime gittik.
Bu oyuna hep birlikte gelirseniz, sizin güzel hatırınız için sadece 10.000 peso...” diyorum ve siz o anda topladığınız paraların üçte birini ayırıp, geri kalanı bana veriyorsunuz. Böylece çaycı çocuk da ta tiyatroya kadar yürümek zahmetinden kurtuluyor.
Müjdat – Sonuçta seyirci geliyor mu gelmiyor mu?
Genco – Geliyor ama bir defa. İkinci sefere gazeteye bakmıyor bile, nasıl olsa sen geleceksin diye. Sonra aralarında para da toplamıyorlar, nasıl olsa sen gelip de indirim yapacaksın diye. Yanlış mıyım?
Müjdat – Ulan şu salonda doğru düzgün bir tiyatro yok mu be!
(İçeriye Veli Torpilsiz girer. Genco’yu öper.)
Veli – Müjdatçım hayırlı olsun!
Genco – Müjdat o abi, ben Genco!
Veli – Aman canım birkaç harf için dert ettiğiniz şeye bak. Sonra sizin isimleriniz de birbirine bu kadar benzemeseydi.Müjdat- Genco...Genco –Müjdat...Yok, bu böyle olmayacak en iyisi senin adın bundan böyle Genco Kemal olsun.(Güler.)
Müjdat – Hayırdır?
Veli – Hayır, hayır. İlhami başkanın selamını getirdim size. Sabah toplantıdaydık. Sizi sordu bana, ben de genç, dinamik, azimli arkadaşlar dedim; destekleyelim hep birlikte dedim.
Genco – Sağ olasın abi...
Veli – Bu sene Cuma-Pazar oynamak istiyoruz dedim, “Tamam Veli’cim sen çocuklara söyle, yardımcı olurlar” dedi.
Müjdat – Cuma- pazar?
Veli – Ya, Cuma –Pazar! İlhami Başkan sizi seviyor, değerini bilin ha... Hadi ben kaçtım, çok öpüldünüz...(Çıkar)
Müjdat – Cuma- Pazar dedi değil mi?
Genco – Maalesef...Neyse Devran Sünger’e cumayı veririz, buna da pazarı...Ayda bir de dönüştürürüz, olur biter!
(İçeriye Demiray Arkasısağlam girer. Evindeymiş gibi rahattır, kimse yokmuş gibi davranır.Bir süre sonra başını kaldırır.)
Demiray – Hanginiz müdür?
Müjdat – Benim.
Demiray – Aferin! Yakışıklı çocukmuşsun! Tiyatrocu musun?
Müjdat – Evet
Demiray – İyi o zaman, anlaşacağız. Şimdi hemen belediyeye git şu kapının önüne iki tane pano istiyorum, aşağıya bir gişeci, bir de benim tiyatromun müdürüne bir oda ayarlayın burada, tamam mı? Ha, bir de unutmadan söyleyeyim bu sene cumartesileri isteyen tiyatroya ver biz sadece Cuma- Pazar oynayacağız...Biliyorsun başkan bu salonu dört yıllığına bana verdi.
Genco – Nereyi size verdi?
Demiray – Nereyi olacak canım, burayı...Hoş biz bu kadar küçük salonlarda oynamayız ama bu salon kazansın istiyoruz. Ne de olsa hepimiz Hakimköylüyüz..Hem Hakimköyün izleyicisi başka izleyiciye benzemez, bir kere sosyal muhafazakardır.
Genco – Ne zaman başlayacaksınız oynamaya?
Demiray – Yeni kadro yapıyorum. Zekai Akasya yönetecek. Ben varım Ayşe Duruda var , Halit var , Sercan Bezgen var...İsimlere bak! Hakimköy kadro görsün istiyorum, yoksa şan- şöhret, para-pul için değil..Allah’a şükür hepsine sahibiz...
Müjdat – Oyun ne olacak?
Demiray – Oyun kolay, önemli olan kadro...Oyun izlemeye kim gelir ayol...Yapacağız elbet bir şeyler...Sen daha gençsin kuzum, yakında öğrenirsin bu yolları..(Gülerek çıkar..)Oyunmuş...Oyun diyor ya...
Müjdat – Böyle giderse üç yanlış iki doğruyu götürecek anlaşılan...Bu da Cuma –Pazar oynayacağım diyor.
Genco – Bulacağız oğlum bir yolunu. Şimdi Veli Torpilsiz İlhami başkandan, bu da Derya Hizip’ten torpilli...Ama Devran Sünger’in torpili yok!
(Devran içeriye girer..)
Devran – Torpili yok, ama azmi var, ortaya koyduğu emeği, yüreği var.Hem bu işler sadece torpille olmaz değil mi? Burada yetkili sizsiniz ve doğrudan yana tavır almak zorundasınız...
Genco – Ama...
Devran – Aması yok...Yetkili sizseniz, bunu yapacaksınız. Çünkü biz burada ekmek paramızın haklı mücadelesini veriyoruz. Hepsi bir yana onlar gibi sanat satmıyor, sanatı toplumsal kalkınmanın parametrik değerlerinden biri olarak algılayarak, direkt olarak söz dizimsel teorileri sahnelemeyi amaçlıyoruz ve şu çok iyi bilinmeli ki, hem toplumla topyekün kalkınmak, hem egosal tatmin ve en mühimi yemek ve barınmak gibi insancıl dürtülerimizin tatmini için yaptığımız bu işte ekmeğimizle oynamaya kalkanın ekmeği ile oynamaktan da korkmayız...
Müjdat – Haklısın tabi abi, ama...
Devran- Haklıysam, haklıdan yana tavır alın... Neyse ben söyleyeceğimi söyledim, şimdi top sizde..(Çıkar...)
Müjdat – Top bende ama, futbol oynamıyoruz ki sıkışınca topu taca atasın...(Telefon çalar)
Genco – Hakimköy Belediyesi Barış Karaca Kültür Merkezi...Merhaba hocam...Teşekkür ederim...Layık olmaya çalışacağız tabi...Buyurun...Peki...Tamam, ben not aldım, ilgileneceğiz...
Müjdat – Kim abi?
Rutkay – Tevfik Enis...
Müjdat – Dur söyleme, tahmin edeyim...Cuma- Pazar oynamak istiyorum diyor..
Genco – Ve ekliyor, İlhami başkanın selamı var...
Müjdat – Sence müdür müdür müdür?
(Demiray içeriye girer...)
Demiray – Müdürdür...Müdürdür..Naber müdür?
Müjdat – Fena değil, biraz asabımız bozuldu o kadar!
Demiray- Neden?
Müjdat – Nedeni var mı hocam, herkes Cuma- Pazar oynamak istiyor...
Demiray – Kimmiş bunlar?
Genco – Siz, Veli Torpilsiz, sonra Tevfik Enis...Bir de Devran Sünger...
Demiray – Siktirsinler, tiyatrocu mu be onlar!
Müjdat- Tiyatrocular ya da değiller, ama sizden sağlam olmasın arkaları sağlam...
Demiray – Kim varmış arkalarında?Başbakan mı?Amerika Başkanı mı?
Genco – İlhami Başkan...
Demiray – İlhami kim be! Onu ben seçtirdim Hakimköye...Herkes karşıydı, ben söyledim Derya’ya da yine onu aday gösterdi burada!Sonra seçimden önce yaptığım o oyun olmasa nah kazanırdı başkanlığı...Sırf Derya’nın hatrı var diye üç kuruşa oynattım o dev kadroyu...
Müjdat – Ne kadar aldınız sorması ayıp...
Demiray – Ayıpsa sorma ulan, sana ne?(Güler) Beş oyuna altmış milyar mı ne aldık, ama kadro müthiş.
Genco – İyi para almışsınız yine...
Demiray – Altmış milyar para mı be! Daha gençsin, öğrenirsin yakında bu yolları.(Yanağından makas alır ve çıkar.) Cuma- pazarı başkasına verme, öldürürüm vallahi seni, tamam mı müdür?
(Müjdat telefon açar...)
Müjdat – Alo, merhabalar, ben Barış Karaca Kültür Merkezi müdürü Müjdat Dinçel. Öğleden sonra için Mustafa Başkan’dan çok acil bir randevu isteyecektim...Tamam...Görüşmek üzere...
Genco – Ne oldu oğlum?
Müjdat – Gidelim, anlatalım abi durumu Mustafa Başkan’a , çözsün şu işi...
Genco – İyi hadi kalk gidelim...
(Müzik çalar, sahnede yürürler.Salondaki iki masa arasına bir paravan konur...Paravanın solunda ki masada sekreter, sağında ise başkan yardımcısı oturmaktadır...Paravan Atatürk resmini ortadan ikiye ayırmaktadır.Sol taraf aydınlık, sağ taraf ise karanlıktır.Müjdat ile Genco sekreterin yanına gelirler.)
Müjdat – Merhaba, Mustafa başkan içerde mi?
Sekreter – Mustafa Başkan? Siz aradıktan sonra çıktı, bugün gelmeyeceğini söyledi.
Genco – Ya...
(O esnada çaycı gelir.)
Çaycı – (Tiz bir sesle) Çaylaaar!!!!
Sekreter- Çay içer misiniz?
Genco – Madem geldik, bir çay içelim de öyle gidelim bari...Bir şeker daha alabilir miyim?
(Çaycı bir çay sekretere verdikten sonra kapıyı tıklatıp, içeri girer. Biraz sonra elinde boş bardakla çıkar.Müjdat koluyla Genco’yu dürter. Çayları bırakıp kalkarlar.)
Müjdat – Neyse biz gidelim, çaylar kalsın!
Genco – İyi günler!
Sekreter -Bekleseydiniz, belki sizi çağırırdı?
Müjdat – Yok biz beklemeyelim, daha önemli işlerimiz var.(çıkarken geri dönerler)Unutmadan geldiğinde şunu kendisine iletirseniz sevinirim.
Sekreter- Nedir bunlar?
Genco – Mektup.
Sekreter – Ne mektubu?
Müjdat – İstifa mektubu...İyi Günler!
Genco – Başkana selamlar!
(Çıkarlar.Işık kararır.Müjdat’ın telefonu çalar.)
Müjdat – A, Can abi! Sen misin?Hayırdır ne oldu?Genco?O da yanımda!
(Işık söner, yandığında Müjdat Dinçel ile Genco Aziz sahnededir. Genco Aziz Hitler, Müjdat Dinçel ise Hans Toplen rolündedir.Hans Toplen gaydir.Hitler dünya haritası önünde durmaktadır.Işık kararır Karagöz sahneye girer.)
KARAGÖZ : Televizyonda bir dizi, bir de güzel filim işi, paraya para demem yanımda varsa bir dişi..Ne dekor eziyeti, ne de oyuncu kaprisi,kızlar gider sen gidersin o partiden bu partiye...Hey! Zor tiyatro...Yok tiyatro...Yoksa işin yap tiyatro! Ah tiyatro...Vah tiyatro...Son çaresin sen tiyatro....
Hitler- Herr hauvusun die bie ein in die bach!(Her havuzun dibi aynı in de bak diye okunur.)
Zavallı dünya, zavallı insanlık...Her yerde savaş tehlikesi var...Bir şeyler yapmak lazım!Toplen!Toplen gel buraya!
Hans Toplen- (yumuşak bir edayla)Hai Hitler!
Hitler: Hay Hitlerine de sana da!Gel buraya gel!
Toplen: Geldim efendimiz!Buyurun...
Hitler: Bak şu haritaya ne görüyorsun...
Toplen: (Dikkatle bakar...) Ülkeler görüyorum...
Hitler: Hangi ülkeleri görüyorsun?
Toplen: Afrika ülkelerini!
Hitler: Orada neler var?
Toplen: Neler var?
Hitler: Dikkatle bak, neler var?
Toplen: (Heyecanla el çırparak.)İri yarı zenci erkekler var...
Hitler: Şimdi bir küfür edeceğim ama sana dua gibi gelecek...Evladım, orada hangi ülkeyi görüyorsun?
Toplen: Somali!
Hitler: Somali de ne var?
Toplen: Ne var?
Hitler: Savaş var değil mi yavrucuğum...
Toplen: Ay, evet savaş var...
Hitler: Peki şimdi çevir kafanı başka bir yere bak...
Toplen: Mesela nereye?
Hitler: Nereye istersen bak evladım, hiç farketmez...Ne görüyorsun orada?
Toplen: Ne görüyorum?
Hitler: Savaş görüyorsun değil mi?
Toplen: Siz öyle diyorsanız öyledir, hünkarım!(Yanağından makas alır.)
Hitler: Yavşama lan, şurada ciddi bir şey konuşuyoruz herhalde. Bak mesela burnumuzun dibinde Irak...Adamın biri almış sazı eline, her yer onun tehdidinde...Ya Sırbistan’a ne demeli!Zavallı Sırpların ensesinde Bosna’nın nefesi...Allah’tan İsaril Filistin’le arasına duvar çekti, yoksa maazallah Filistin hakkı olmayan toprakları işgal edecekti...Ya o melek dünyaya gelmeseydi, ya o mazlumlara kanat germeseydi, o zaman ne olurdu bu insanlığın hali...
Toplen: Allah razı olsun Bush Efendiden...